zeybek
31 Aralık 2016 Cumartesi
SÜSLÜ JANDARMA
U
U
Yöresi: İzmir
Oynandığı Yerler: Menemen
Zeybekoloji Rep. No: 35 - 0083
Derleyen: Nilhan Aydınalp
Açıklama: İzmir Menemen ilçesinin geleneksel bir zeybek oyunudur. 1977 yılında Halk Oyunları Eğitmeni Nilhan Aydınalp tarafından derlenip düzenlenen bu oyun, aynı yıl Menemen Lisesi İzmir Yöresi Zeybek Oyunları Ekibi tarafından yarışmada sergilenmiştir. Oyun hakkında Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Görevlisi Sefa İlter Yelboğa'dan alınan bilgilere göre, 19. yüzyıl sonlarına doğru Menemen Türkelli Köyü'nden bir zeybek kolluk kuvvetlerinin takibine uğrar, takip edilen zeybek hayatını kurtarmak için, kendisi bir kolluk kuvvetini saf dışı bırakarak onun resmi elbiselerini giyer. Bu arada kendi kösteğini resmi elbisenin üzerine takar. Bu durum kolluk komutanının dikkatini çeker. Hem güzel zeybek oynayan hem de köstekli olmasından dolayı bu oyuna Süslü Jandarma denmiştir. (Zeybek Öğreniyorum - İzmir)
Süslü Jandarma: Kurtuluş savaşı öncesinde Menemenin Türkelli Köyünde bir kişi işlediği suçtan dolayı dağa kaçmak zorunda kalır. Arkasından bir zaptiye kolu onu yakalamak için yola çıkmıştır.Tanınmamak için zaptiye(jandarma) kıyafeti giyen kaçak, süsünden vazgeçemeyip bu kıyafetin üzerine kösteğini de takmayı ihmal etmemiştir. Böylece kendisini ele vermiştir. Bunu fark eden oynadığı oyuna Süslü Jandarma adı verilmiştir.
"Süslü Jandarma" oyun müziği yukarıdaki şekli ile Mahmut Karagenç tarafından Mehmet Ündev'den
tespit edilmiş ve üç ölçü olarak notalanmıştır. 2005 yılında Bortan Oldaç tarafından dördüncü ölçüsü tespit edilerek mevcut notaya eklenmiştir. Günümüzde oyun müziği olarak yukarıdaki şekli ile seslendirilmektedir.
"Süslü Jandarma" oyunu 1976 yılında Menemen Lisesi Folklor kolu tarafından derlenmiştir.
Tarkan Erkan - Türk Halk Oyunları Müziklerinden Örnekler
U
U
U
KOSTAK ALİ ZEYBEĞİ
KOSTAK ALİ ZEYBEĞİ - MENEMEN KAZAK ZEYBEĞİ
UU
Yöresi: İzmir
Oynandığı Yerler: Menemen - Harmandalı Köyü
Zeybekoloji Rep. No: 35 - 0062
Derleyen: Melih Damar - 2002
Kaynak Kişi Ali Albaz
Açıklama:
"Menemen Kazak Zeybeği" ya da "Kostak Ali" isimleri ile bilinen bu oyun müziği Melih Damar, Ahmet Pehlivan, Serkan Akkoç, Erban Kavak, Ufuk Er ve Tarkan Erkan tarafından 2002 yılında Mehmet Ündev'den derlenmiş ve aynı yıl Tarkan Erkan tarafından notalanmıştır. Oyun 1976 yılında Menemen Lisesi Folklor Kolu tarafından derlenmiştir.
Kostak Ali den Kostak Ali zeybeği
UU
Yöresi: İzmir
Oynandığı Yerler: Menemen - Harmandalı Köyü
Zeybekoloji Rep. No: 35 - 0062
Derleyen: Melih Damar - 2002
Kaynak Kişi Ali Albaz
Açıklama:
"Menemen Kazak Zeybeği" ya da "Kostak Ali" isimleri ile bilinen bu oyun müziği Melih Damar, Ahmet Pehlivan, Serkan Akkoç, Erban Kavak, Ufuk Er ve Tarkan Erkan tarafından 2002 yılında Mehmet Ündev'den derlenmiş ve aynı yıl Tarkan Erkan tarafından notalanmıştır. Oyun 1976 yılında Menemen Lisesi Folklor Kolu tarafından derlenmiştir.
Kostak Ali den Kostak Ali zeybeği
KERİMOĞLU ZEYBEĞİ
KERİMOĞLU ZEYBEĞİ
Pisi'de küçük bir evde, bir anne ve iki oğlu kendi hallerinde yaşarmış. Babalarını küçük yaşta kaybetmenin ezikliğini, annelerinin dul olmasının getirdiği sorunları, tütüncülük denilen o en meşekkatli ziraatçilik türünü, yokluğu ve çevre baskısını en derinden yaşarlarmış. Anne Hatice oğulları büyüdükçe onlara söz geçiremez olmuş, ne yapacağını şaşırmış. Ağabey Kerimoğlu Hüseyin (ölmüş babasının adı Kerim'miş) arasıra güzlü tütün alım satımı yaparmış. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde devletin dış borçları nedeniyle Avrupa devletleri tütün üretiminden elde edilecek vergi gelirlerini müsadere altına almışlar, Tütün Rejisi denilen bu sistemde Reji bir yandan ülke kaynaklarının bu şekilde gaspını sağlarken, bir yandan da tekel konumlu alıcı sıfatıyla tütün üreticisini ezermiş. Reji'den başka yere tütün satmak yasakmış. Reji istediği fiyatı verir, ödemeyi de istediği zaman yaparmış. Arkasında devletin yabancı ülkelerle akdettiği anlaşmalar olunca da, hükmü ve varlığı kanun koruması altında, kolluk kuvvetleri de emrindeymiş. Reji'ye birazcık karşı gelen, Reji aleyhinde birazcık konuşan, dayağı yer otururmuş. Ağabey Hüseyin en çok karşı gelenlerden ve en çok konuşanlardan olduğundan devamlı hapis yatar dururmuş. Böyle bir ortamda halkın tek gelir kaynağı kaçakçılıkmış. Kaçakçılık denilen de kendi tütününü kendi istediğine satmakmış.
1889’da gösterirken küçük kardeş Eyüp (Kerimoğlu)’da 17 yaşlarına gelmiş. O da delikanlılığın verdiği ateşle bu düzene ve sisteme isyan edenlerdenmiş. Ağabeyi Hüseyin hapse girdikçe Eyüp de hiddetlenir, daha da isyankar olurmuş.
Günlerden bir gün, Pisi'ye yakın bir köyde arkadaşları ile düğüne gitmişler. İlerleyen saatlerde Kerimoğlu Eyüp arkadaşları ile zeybek oyununa kalkmışlar. Bunun üzerine Muğlalı zenginlerin Pisi ovasındaki arazilerinin kahyalığını yaptığı için Pisi muhtarı olan İzzet Ağa gençlere; “Utanmadınız mı bunca büyüklerin önünde oyuna kalkmaya. Ne zaman adet oldu büyüklerden izin almadan oyuna kalkmak” demiş ve küfürle devam etmiş. Zira büyüğünden izin almadan zeybek oynamaya kalkmak hakaret sayılırmış. Muhtarın karşı hakaretleri üzerine taraflar arasında tartışma çıkmış. Kerimoğlu Eyüp tartışma esnasında belinden çıkardığı bindirme tabancası ile muhtarı öldürmek için ateş etmiş. Ancak muhtar aniden kendini yana atınca sadece kolundan yaralanmış. Düğün yerinde bulunan muhtarın adamları Eyüp’e vurmaya başlamışlar ve onu çok fena hırpalamışlar. Bir ara bir fırsat bulan Eyüp ellerinden kurtulmuş ve evine sığınmış.
Çok geçmeden kolluk kuvvetleri Eyüp'ün evini kuşatmış ve Eyüp dağlara doğru kaçarken çıkan çatışmada Eyüp’ün silahından çıkan bir mermi ile bir zaptiye ölmüş. Kerimoğlu Eyüp hiç yoktan bir katil olmuş. Zaptiyeler uzun süre dağda Eyüp'ün izini sürmüşler ama bulamamışlar. 19 yaşındaki bu zeki ve çevik genci ele geçiremezler. Ve nihayet Milas ’ta kaçakçı yakalamakla ünlenmiş “Kör Arap” lakaplı İsmail Çavuş’a haber salarlar.
Kör Arap, daha önce girdiği bir çatışmada gözünün birini kaybettiğinden ve çok esmer tenli olması sebebi ile bu lakap ile anılırmış. Çok acımasız ve çok keskin nişancıymış.
İşinde uzman olan Kör Arap işe istihbarat edinerek başlamış ve Kerimoğlu Eyüp’ün Çakallar denilen bir mezrada, İbişoğlu İbrahim ’in çoban kulubesinde kaldığını tesbit etmiş.
1901'in çok güzel bir bahar günüymüş. Öğledensonra dört sularında, pırıl pırıl güneşli bir hava, çamların arasında dolaşan hafif bir meltem, Eyüp'ü tedbirsiz kılmış olacak ki, geceleri dağlarda kaçak dolaşıp, gündüz olunca vardığı İbişoğlu’nun kulübesinde çok derin bir uykuya yatmış. Pencere ve kapının açıldığını farketmemiş. Uyuyan insanı yılan sokmazmış ama yılanın yapmadığını Kör Arap yapmış o sokmuş. Mışıl, mışıl uyuyan Eyüp'e hiç acımadan ve uyandırmadan, canına kıyıvermiş.
Eyüp'ün ölümünden sonra annesi Hatice kahrına fazla dayanamamış, o da çok geçmeden ölmüş. Ağabey Hüseyin önce Yerkesik’e yerleşmiş, çok geçmeden orayı da terk etmiş, nereye gittiğini hiç bilen olmamış.
Ama gün gelecek “Reji” de tarihe karışacaktı. Daha da önemlisi, Eyüp, yöre insanları için kaderine razı olmamanın, her ne olursa olsun direnmenin sembolü oldu. Pisi'nin ve Yerkesik'in de bir kahramanı vardı artık: 19 yaşında, mükafat için kalleşçe vurulan “Kerimoğlu Eyüp”. Halk, kendi kahramanı için, Reji'nin ayakçısı Kör Arap'ı inceden tiye alan türküsünü yakmıştı bile.




Hayd'aman da hayd'aman
Kerimoğlu'nun sandalı da sandalı
Vurulmuş da kanıyor
Kerimoğlu'nun her yanı da her yanı
Hayd'ülen de hayd'ülen
Şu dağlarda geyik kalmadı
Oy nülen de kör Arab'ım sen oyna
Senden başka yiğit kalmadı
VERSİYON 2
Kerimoğlu'nun sandalı da sandalı
Vurulmuş da kanıyor
Kerimoğlu'nun her yanı da her yanı
Hayd'ülen de hayd'ülen
Şu dağlarda geyik kalmadı
Oy nülen de kör Arab'ım sen oyna
Senden başka yiğit kalmadı
VERSİYON 2
Haydülen de ülen de,
Kerimoğlu Zeybeği, 1901 yılında geçen ve Muğla'nın Yeşilyurt beldesinden Kerimoğlu Eyüp'ün kahramanı olduğu bir olayı konu edinen ünlü bir türkü.
Karadağların sandalı da, sandalı.
Al ganlara boyanmış,
Kerimoğlunun her yanı da her yanı.
Öf aman da aman da
Şu dağlarda keklik kalmadı.
Oyna len de koca Arabım sen oyna,
Senden başka yiğit (!) kalmadı,
öf ülen de aman da
yerkesikle şu pisinin arası
nerelerde bozulmuş
kerimoğluylan körarabın arası
Kerimoğlu Zeybeği, 1901 yılında geçen ve Muğla'nın Yeşilyurt beldesinden Kerimoğlu Eyüp'ün kahramanı olduğu bir olayı konu edinen ünlü bir türkü.
Türkünün konu ettiği olay Kerimoğlu Eyüp'ün ölümü ile sonuçlanmıştır ve öldürüldüğü ev yine Muğla yakınındaki Yerkesik beldesinde bulunmaktadır. Bu ev günümüzde türkünün anısına müzeye dönüştürülmüştür.
Cesaret ve gözüpekliği ile halk arasında adını duyurmuş, 1882 ve 1901 yılları arasında yaşamış olan Pisili Kerimoğlu Eyüp(Muğla) adına yakılmış türkü ve bu zeybek havasında oynanan oyundur. 1985 yılında Mehmet Ali Eren tarafından Ali Kara ve Lütfi Nalbantoğlu kaynak alınarak derlenen bu türkü ve oyunu ilk kez yine aynı yıl Muğla Endüstri Meslek Lisesi Zeybek Ekibi tarafından oynanmıştır.Pisi'de küçük bir evde, bir anne ve iki oğlu kendi hallerinde yaşarmış. Babalarını küçük yaşta kaybetmenin ezikliğini, annelerinin dul olmasının getirdiği sorunları, tütüncülük denilen o en meşekkatli ziraatçilik türünü, yokluğu ve çevre baskısını en derinden yaşarlarmış. Anne Hatice oğulları büyüdükçe onlara söz geçiremez olmuş, ne yapacağını şaşırmış. Ağabey Kerimoğlu Hüseyin (ölmüş babasının adı Kerim'miş) arasıra güzlü tütün alım satımı yaparmış. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde devletin dış borçları nedeniyle Avrupa devletleri tütün üretiminden elde edilecek vergi gelirlerini müsadere altına almışlar, Tütün Rejisi denilen bu sistemde Reji bir yandan ülke kaynaklarının bu şekilde gaspını sağlarken, bir yandan da tekel konumlu alıcı sıfatıyla tütün üreticisini ezermiş. Reji'den başka yere tütün satmak yasakmış. Reji istediği fiyatı verir, ödemeyi de istediği zaman yaparmış. Arkasında devletin yabancı ülkelerle akdettiği anlaşmalar olunca da, hükmü ve varlığı kanun koruması altında, kolluk kuvvetleri de emrindeymiş. Reji'ye birazcık karşı gelen, Reji aleyhinde birazcık konuşan, dayağı yer otururmuş. Ağabey Hüseyin en çok karşı gelenlerden ve en çok konuşanlardan olduğundan devamlı hapis yatar dururmuş. Böyle bir ortamda halkın tek gelir kaynağı kaçakçılıkmış. Kaçakçılık denilen de kendi tütününü kendi istediğine satmakmış.
1889’da gösterirken küçük kardeş Eyüp (Kerimoğlu)’da 17 yaşlarına gelmiş. O da delikanlılığın verdiği ateşle bu düzene ve sisteme isyan edenlerdenmiş. Ağabeyi Hüseyin hapse girdikçe Eyüp de hiddetlenir, daha da isyankar olurmuş.
Günlerden bir gün, Pisi'ye yakın bir köyde arkadaşları ile düğüne gitmişler. İlerleyen saatlerde Kerimoğlu Eyüp arkadaşları ile zeybek oyununa kalkmışlar. Bunun üzerine Muğlalı zenginlerin Pisi ovasındaki arazilerinin kahyalığını yaptığı için Pisi muhtarı olan İzzet Ağa gençlere; “Utanmadınız mı bunca büyüklerin önünde oyuna kalkmaya. Ne zaman adet oldu büyüklerden izin almadan oyuna kalkmak” demiş ve küfürle devam etmiş. Zira büyüğünden izin almadan zeybek oynamaya kalkmak hakaret sayılırmış. Muhtarın karşı hakaretleri üzerine taraflar arasında tartışma çıkmış. Kerimoğlu Eyüp tartışma esnasında belinden çıkardığı bindirme tabancası ile muhtarı öldürmek için ateş etmiş. Ancak muhtar aniden kendini yana atınca sadece kolundan yaralanmış. Düğün yerinde bulunan muhtarın adamları Eyüp’e vurmaya başlamışlar ve onu çok fena hırpalamışlar. Bir ara bir fırsat bulan Eyüp ellerinden kurtulmuş ve evine sığınmış.
Çok geçmeden kolluk kuvvetleri Eyüp'ün evini kuşatmış ve Eyüp dağlara doğru kaçarken çıkan çatışmada Eyüp’ün silahından çıkan bir mermi ile bir zaptiye ölmüş. Kerimoğlu Eyüp hiç yoktan bir katil olmuş. Zaptiyeler uzun süre dağda Eyüp'ün izini sürmüşler ama bulamamışlar. 19 yaşındaki bu zeki ve çevik genci ele geçiremezler. Ve nihayet Milas ’ta kaçakçı yakalamakla ünlenmiş “Kör Arap” lakaplı İsmail Çavuş’a haber salarlar.
Kör Arap, daha önce girdiği bir çatışmada gözünün birini kaybettiğinden ve çok esmer tenli olması sebebi ile bu lakap ile anılırmış. Çok acımasız ve çok keskin nişancıymış.
İşinde uzman olan Kör Arap işe istihbarat edinerek başlamış ve Kerimoğlu Eyüp’ün Çakallar denilen bir mezrada, İbişoğlu İbrahim ’in çoban kulubesinde kaldığını tesbit etmiş.
1901'in çok güzel bir bahar günüymüş. Öğledensonra dört sularında, pırıl pırıl güneşli bir hava, çamların arasında dolaşan hafif bir meltem, Eyüp'ü tedbirsiz kılmış olacak ki, geceleri dağlarda kaçak dolaşıp, gündüz olunca vardığı İbişoğlu’nun kulübesinde çok derin bir uykuya yatmış. Pencere ve kapının açıldığını farketmemiş. Uyuyan insanı yılan sokmazmış ama yılanın yapmadığını Kör Arap yapmış o sokmuş. Mışıl, mışıl uyuyan Eyüp'e hiç acımadan ve uyandırmadan, canına kıyıvermiş.
Eyüp'ün ölümünden sonra annesi Hatice kahrına fazla dayanamamış, o da çok geçmeden ölmüş. Ağabey Hüseyin önce Yerkesik’e yerleşmiş, çok geçmeden orayı da terk etmiş, nereye gittiğini hiç bilen olmamış.
Ama gün gelecek “Reji” de tarihe karışacaktı. Daha da önemlisi, Eyüp, yöre insanları için kaderine razı olmamanın, her ne olursa olsun direnmenin sembolü oldu. Pisi'nin ve Yerkesik'in de bir kahramanı vardı artık: 19 yaşında, mükafat için kalleşçe vurulan “Kerimoğlu Eyüp”. Halk, kendi kahramanı için, Reji'nin ayakçısı Kör Arap'ı inceden tiye alan türküsünü yakmıştı bile.




Kaydol:
Yorumlar (Atom)